DİJİTAL KÖLELİK

Posted on 06 Ekim 2012 · Posted in Genel, Sosyal Medya

Bilgi toplumu olmak cehaleti azaltıyor mu yoksa arttırıyor mu ciddi bir tartışma konusu ancak gelinen şu noktada, insanların köleliği şekil olarak değişsede özünde değişmeyecek sanırım. Elden edilen her bilgi, insani fayda için yoğunlukla kullanması gerekirken, son derece zeki şekilde belli zümreler tarafından insanları sanal dünyalarda tutsaklaştırmak için kullanılıyor. Bireylerin sorgulama becerileride elinden alındığı için basit komutlar ile yönetilebilir hale geliyorlar ve bu kitleler giderek büyüyor. Ben buna, kapitalizmin yeni  oyuncağı “Dijital Kölelik” diyorum.

 “Kölelik, bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması” olarak tanımlanıyor. Farklı kültür ve dinlerde

uygulama şekilleri farklı olsa da; alırsın, satarsın ve her türlü amaç için kullanırsın, sonrada bir kenara atarsın. Köleler, birilerinin refahı için sömürülme ve enerji kaynağıdır, belki de eğlence kaynağı.

Eskiden ne doğru dürüst telefon vardı, ne de yeteri kadar araç ve TV. En popüler olanı radyolardı. Radyoda yayınlanan programları izler “Arkası Yarın” dendiğinde sonraki günleri büyük bir heyecanla beklerdik. Ne kimsenin ne de bir elektronik cihazın kölesiydik. İnsanlar Tiyatro ve sinemaya büyük bir heyecanla gider, bir yerlerde medeni sohbetler ederlerdi. Herkes birbirine günaydın ve iyi akşamlar derdi, tanımasalar dahi. Kimse gösteriş yapmazdı, sahip olduklarını birilerinin gözüne sokmak için uğraşmazdı. Seviye vardı, saygı vardı, sahip olamayana yapılan gizliden yardımlar vardı.

Ya şimdi?

Özellikle 1980 sene sonrası ülkemizde de gelişmeler başladı ve son yıllarda ise bu çok daha hızlandı. Teknolojide yaşanan baş döndürücü gelişmeler beraberinde son derece karmaşık yeni sorunlar  getirdi. Sosyal olma kavramı, dijital dünyaya taşınmaya başladı ve öyle görünüyor ki bunun önünde durmak mümkün değil. Peki kontrol edilebilir mi? Kısa bir sürece önce yapılan araştırmaya göre ülkemizdeki e-ticaret seviyesinin %10’nun altında olduğu ortaya çıktı. Bu ne demek? Bu, kontrol edilmesinin çok kolay olamayacağını gösteriyor. Çünkü; ticaret internete taşınmış durumda, imkanlar çok, kazanılacak para çok. Dünya’da oluşan kartellerinde buna pek izin verecek gibi durmuyorlar. Para dünyadaki tek güç!

Neden mi?

Geçenlerde bir elektronik markete gittim. Sayamadım ama içeride sadece LCD/LED katagorisinde ve açık olarak sergilenen yüzlerce yeni nesil TV sistemi vardı. Ve sahip olmakta o kadar kolay hale gelmiş ki insanlar market arabalarına doldurup gidiyorlardı, sanki patates/soğan alır gibi..!

Akıllı cep telefonu bölümüne yöneldiğimde ise yaşı son derece genç kardeşlerimiz hangi telefonu alsak diye kendi aralarında tartışıyorlardı. Baktıkları telefonlar ise 1000 TL ve üzeri. Diğer arkadaşları ile eşit olmak uğruna anne ve babayı ciddi derecede zorluyorlar, olmaması durumunda ise ciddi sorunlar yaşanabiliyor. Burada, sorun çocukta mı, ebeveynlerde mi yoksa düzende mi?

Tablet bilgisayarlar çıktığında da hiç kimse bu kadar yaygınlaşacağını düşünmemişti ama son yapılan araştırmalara göre satış rakamları büyük değerlere ulaşmış durumda.

En son İstanbul’dayken, araba ile gitmek o trafikte mümkün olmadığı için meşhur metrobüse binmiştim. İçerisi tıklım tıklım ve nefes almak bile zor. Koltuklarda oturan birine gözüm ilişti, elinde son nesil bir akıllı telefon vardı. O sırada bir telefon sesi ve çantasına el attı bir tane daha çıkardı. Onunda, diğerinden farkı yoktu. İkisinide elinde zor tutuyordu ama havasınıda atıyordu yani. Elbette hikaye burada bitmiyor, 2 telefon ile cebelleşirken çantadan son model bir müzik çalar çıkardı ve kulaklıklarını taktı, başladı sesler cistak cıstak diye. Tüm otobüse yayın sayesinde yayıldı. Neyse, buna diyecek bir şey yok, bu konuda saygı kalmadığı için… Burada önemli olan bu kadar pahalı teknolojik aletlere sahip olabilmek için kimbilir nelere katlanıyor.  Aslında hali hazırdaki mevcut kampayanlardan çok kabaca hesap yapsak eğer; telefon taksidi, konuşmalar falan derken ayda rahat 400 TL sadece buna gidiyordur. Peki sizce telefonun tüm özelliklerini kullanıyor mu? Bu arkadaşa değil ama çevremde pek çok kişiyi test ettim, %20’sini bile kullanmayı bilmiyorlar. Ama olsun, önemli olan ben bunlara sahibim diyebilmek ve dijital köleliğin zevkini çıkarmak.

Şimdi bu yazdıklarımdan teknolojiye karşı olduğum sanılmasın. 1982 yılından beri teknolojiyi iyi takip eder ve bilirim. Ancak herşeyin bir sınırının olması gerektiğine inanıyorum. Atalarımız boşu boşuna dememiş “azı karar çoğu zarar”  diye.

Sanal alemde gereğinden fazla boğulup gerçek hayatı ıskalamaya inanın gerek yok.

Kendinize iyi bakın.

Fuat TÜRKER